Bir zamanlar, uzak bir diyarın kalbinde, görkemli bir sarayda yaşayan düşünceli bir kral vardı. Bu kral, halkının refahını sürekli gözlemleyerek yönetimini sürdürmekteydi. Bir gün, sarayının yüksek pencerelerinden birinden, dışarıda satılan taze elmaların çığlıklarını duydu. Bu sesler, kralın dikkatini çekti ve canını elma çektirdi. Ancak bu basit bir elma isteği, sarayın içinde beklenmedik bir dizi olayı tetikleyecekti. Her katmandaki yetkili, kendi çıkarını gözeterek hareket edince, basit bir istek ne hale dönüşebilirdi?
Kral (pencereden dışarı bakarken): “Güzel elmalarım vaaaaaar!”
Kral (Baş vezire dönerek): “Al sana 5 altın, koş bana elma al.”
Baş Vezir (bir vezire seslenerek): “Al sana 4 altın, koş elma al.”
Vezir (saray görevlisine): “Al sana 3 altın, koş elma al.”
Saray Görevlisi (muhafız komutanına): “Al sana 2 altın, koş elma al.”
Muhafız Komutanı (nöbetçiye): “Al sana 1 altın, koş elma al.”
Nöbetçi (yaşlı adama yaklaşarak ve yakasından tutarak): “Hey sen, ne bağırıyorsun? Burası han mı, yoksa saray mı? Defol buradan. Arabana da elmalara da el koyuyorum.”
Nöbetçi (muhafız komutanına dönerek): “İşte, 1 altına yarım araba elma.”
Muhafız Komutanı (saray görevlisine): “İşte, 2 altına bir çuval elma.”
Saray Görevlisi (vezire dönerek): “İşte, 3 altına bir torba elma.”
Vezir (baş vezire): “İşte, 4 altına yarım torba elma.”
Baş Vezir (krala dönerek): “İşte, 5 altına beş elma aldım kralım. Aynen emrettiğiniz gibi.”
Kral (düşünceli): “Beş elma – Beş altın. Bir elma-bir altın ve halk elmalara hücum ediyor.. Demek ki vatandaşın durumu çok iyi. Vergileri hemen artırmak lazım…!”
“Gerçeği görmek için zincirdeki her halkayı gözden geçirmek gerekir; aksi halde basit bir elma bile krallığı yanıltabilir.”