Dârüşşifa, İslam dünyasında hastanelerin genel adı olarak kullanılan bir terimdir ve bu kurumlar, sadece Müslümanlar için değil, tüm insanlara hizmet sunan sosyal hizmet merkezleriydi. Dârü’l-âfiye, şifahane, bîmâristan gibi farklı isimlerle de anılan bu hastaneler, toplumun her kesiminden insanlara eşit bir şekilde sağlık hizmeti sunmayı amaçlamışlardır. Kadın, erkek, Müslim veya gayr-ı müslim ayrımı gözetmeksizin herkese şifa dağıtan bu kurumlar, İslam medeniyetinin insan sağlığına verdiği önemin bir yansımasıdır.
Tarihsel kaynaklar, İslam dünyasındaki ilk hastanenin, Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) tarafından Hendek Gazvesi’nde yaralananlar için seyyar bir hastane olarak kurulduğunu belirtir. Bu olay, İslam dünyasında sağlık hizmetlerinin ne kadar erken bir dönemde başladığını ve savaş koşullarında bile yaralıların bakımına verilen önemi gösterir.
Günümüze kadar ulaşan en eski İslam hastaneleri ise Selçuklular dönemine aittir. Bu hastaneler, dönemlerinin en ileri sağlık hizmetlerini sunmuş ve hastalıkların tedavisinde önemli bir rol oynamıştır. Selçuklu dönemi hastanelerinde, her türlü hastalığın tedavisi yapılırken, aynı zamanda hastaların yatağı başında tıbbi dersler verilmiş ve bu şekilde tıp eğitimi de sürdürülmüştür. Bu hastaneler, sadece bedensel hastalıkların tedavisiyle yetinmemiş, aynı zamanda akıl hastalarının müzikle tedavi edilmesi gibi psikolojik tedavi yöntemlerini de uygulamıştır.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde ise, hastaneler genellikle külliyelerin bir parçası olarak inşa edilmiştir. Külliyeler, cami, medrese, çarşı, kervansaray, hamam ve imaret gibi yapıları barındıran geniş sosyal komplekslerdi ve bu komplekslerin içinde yer alan hastaneler, dönemin sağlık hizmetlerinin merkeziydi. Osmanlı şifahaneleri, aynı zamanda tıp eğitiminin de verildiği yerlerdi ve burada deneysel olarak elde edilen ilaçlar ve şifalı bitkilerle hastalar tedavi edilirdi.
Osmanlı şifahaneleri, sadece genel hastalıkların tedavisiyle kalmamış, aynı zamanda özel sağlık sorunları için de ayrı birimler kurmuştur. Cüzzamlılar, körler ve diğer özel durumdaki hastalar için özel hastaneler inşa edilmiş, mahkûmların muayenesi için de hapishanelere gidilmiştir. Bu, Osmanlıların sağlık hizmetlerine ne kadar kapsamlı bir şekilde yaklaştığını ve toplumun her kesimine hizmet etmeyi hedeflediğini gösterir.
Dârüşşifalar, İslam medeniyetinin sağlık alanındaki gelişmişliğini ve insan sağlığına verilen önemi simgeleyen kurumlardır. Bu hastaneler, hem tıbbi tedavi hem de tıp eğitimi açısından dönemlerinin en ileri seviyede kurumları olmuş ve günümüzde de sağlık hizmetlerinin temel taşlarından biri olarak kabul edilmektedir.